Ve en sonunda bugün günlerce gelmesini beklediğim pikabım geldi. Zaten babama karşı mahçup hissediyordum kendimi. Sonunda bugün bir telefon çaldı ve satıcı kadın pikabın hazır olduğunu gelip alabileceğimizi söyledi ve sonuç olarak bugün bizim eve tam olarak 20 sene önce kırdığım pikabın tıpatıp aynısı geldi. Bende off günümü o plakları dinleyerek geçirdim.
Analog müzik, iyi bir restoranda güzel ve kaliteli bir yemek yemek gibi. Acaip keyifli...
Bunun üzerine aklıma birkaç soru geldi tabi. Madem müzik modumuzu bu kadar etkiliyor, tad almamızı da etkileyebilir mi? diye.
Herkes yemeğin görselliğinin tadına nasıl bir etkisi olduğunu az çok biliyordur. Yemeğin görselinin yüksek oluşu, lezzetli ve iştah kabartıcı bir görüntüye sahip olması o yemekten alınan keyifi arttırıyor ya da insanlar görüntüleri göze hitap etmeyen yemekleri belki tadları iyi olsa bile yemeği tercih etmiyorlar. Eğer duyularımız birbirine bu kadar bağlıysa tad alma ile işitme duyumuz neden bir ortak çalışma yapmasın.
Araştırmalara göre insan beyni yemeklerdeki acı tatları bass tonun ağırlıkta olduğu melodilerde daha çok algılıyor, örneğin hard rock gibi. Tatlı-ekşi yemeklerin ise daha yavaş tonlardaki, kadın vokallerin ağırlıkta olduğu melodilerle beraber yenmesi ile tadının daha yoğun olarak tatlı olduğu hissedilmekte... Bu durumda ekşi ve acı rock müzikse, tatlı pop denilebilir mi? Sonuç bu kadar kolay değil elbette...
Mesela Crossmodal Araştırma Grubunun yaptığı bir araştırmaya göre güçlü, baharatlı yiyeceklerin tadı pes tonlarda daha iyi hissediliyor. Diğer taraftan tatlılar, ya da sütün lezzeti, limonun ekşi ama tatlı tadı yüksek tonlarda daha yoğun.
Bu durumda bir restoranda çalınan müziklerin yemek kalitesini ve alınan keyifi arttırdığı düşünülebilir. Yani adana dürüm yerken acıyı daha az hissetmek için bass'ı düşürülmüş bir müzik dinlemek daha mı uygun olur tabi kestiremiyorum.. ve size The Verve'den bir tane bittersweet symphony marşlıyorum...
((:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder